Henüz yazının kullanılmadığı dönemdir. Başlangıcı bilinmemektedir. Yazı henüz olmadığı için bu dönemin bütün ürünleri sözlü ürünlerdir. Dilden dile, kuşaktan kuşağa söz yolu ile aktarılan bu dönemin verimlerinin bir kısmı günümüze kadar gelmiştir. Bu dönemin sözlü ürünleri tamamen ulusal özellikler taşır. Orta Asya'daki Türk boyları arasında yaygın olan bu edebiyat şiir ekseninde gelişmiştir. Bunda ölçülü, uyaklı sözlerin akılda daha kolay kalmasının etkisi vardır elbette.
Sözlü Edebiyat İle Mitoloji Arasındaki İlişki
Destan, sözlü edebiyatın ilk ürünlerinden biri olduğu için destanlardaki mitolojik öğeler sözlü edebiyatta sık sık görülmektedir. Mitoloji, toplumu derinden etkileyen olayların halk arasında anlatılmasıyla ortaya çıkmaktadır. Sözlü edebiyatın halk arasında meydana geldiği göz önüne alındığında mitoloji ile sözlü edebiyat arasında yakın bir ilişki vardır. Kadın, at, bozkurt, ışık, ağaç gibi mitolojik öğeler sözlü edebiyatta da yer almaktadır. Destan döneminde mitolojik hikâyeler sözlü edebiyatın özellikle de destanların oluşumunu hızlandırmıştır.
Sözlü Edebiyatın Özellikleri
Nazım şekilleriyle, kullanılan ölçüyle tamamen ulusal bir edebiyattır.
Şiirler "ozan, baksı, kam" denen şairler tarafından "kopuz' denen bir saz eşliğinde söylenirdi.
Şiirler ulusal ölçümüz hece ile, hecenin de daha çok 7'li, 8’li ve 11’li ölçüsüyle söylenmiştir.
Şiirlerde daha çok yarım uyak ve redif kullanılmıştır.
Şiirlerde kullanılan nazım birimi dörtlüktür.
Dil, gelişim aşamasında olduğundan sözcük sayısı bakımından zengin değildir. Aynı zamanda yabancı dillerin etkisine de kapalıdır. Türkçede yabancı dillerin etkisi bu dönemde görülmemektedir.
Bu dönemin ürünleri sav, sagu, koşuk ve destanlardır.
Şiirler sığır denen av törenlerinde, şölen denen ziyafetlerde ve yuğ denen, ölen bir kişinin ardından yapılan törenlerden doğmuştur.
Şiirlerde kahramanlık, yiğitlik, savaş, doğa ve aşk konuları işlenmiştir.